Dünyanın 40’tan fazla ülkesinde sağlık sorunlarına karşı mücadele veriyoruz. Bu sorunların kaynaklarından biri de protein eksikliği. Biz de Yeryüzü Doktorları olarak kurban bağışları toplamaya başladık ve zor coğrafyalardaki ihtiyaç sahiplerine kurban bağışını yapan adına dağıtmaya başladık.
Yine bir kurban kampanyası dönemiydi. Kapıdan yaşlı bir amca içeri girdi ve bağış yapmak istediğini belirtti. Bizi, derneğimizin önünden geçerken görmüş ve vefat eden eşi adına bağış yapmak istemiş. Bana alyansını uzattı. İlk başta anlamadım, sonradan idrak ettim alyansı bağışlamak istediğini. Bunu kabul edemeyeceğimi söylediğimde bir hisse bedeli bağış yapacak kadar parası olmadığını söyledi. “Ben sizin adınıza bu bağışı yapacağım.” dediğimde, “O zaman karım nasıl mutlu olacak?” dedi. Ne yapacağımı şaşırmış ve belki de biraz yardım isteyen bir şekilde etrafıma bakınırken o an bize kulak misafiri olan bir başka bağışçı yüzüğü 380 TL’ye alabileceğini söyledi. Bu tam bir hisse bedeliydi. Adamın yardım etmek istediğinin farkındaydım ama kızmıştım da. O yüzük o amcada kalmalıydı.
Yaşlı amca mutlulukla teklifi kabul etti ve parayı alıp bize kurban bağışı yaptı. Ben hâlâ ne hissetmem gerektiğinden emin değildim. Ta ki yüzüğü satın alan bağışçımız amcaya sarılana kadar. O zaman herkes mutluysa dedim, demek ki iyi bir şey yapıyoruz. Ama asıl mutluluğu amca gittikten sonra yüzüğe bakmak istediğimde yaşadım. Yüzük adamda değildi. Yüzüğü satın alan bağışçı sarıldıkları sırada yüzüğü amcanın paltosunun cebine koyduğunu söyledi. “Amca yüzüğü bulduğunda geri vermek için gelirse ona şu notu iletir misiniz?” dedi ve kağıda notunu yazmaya başladı;
“Ben o yüzüğü satın aldım ve siz de merhum eşiniz adına kurban bağışı yaptınız. Allah kabul etsin. Cebinize koyduğum ise sizin geçmişiniz. Yüzük benim olsun, geçmişiniz sizin… Ellerinizden öperim.”